Bir Nehir Söyleşim Bile Yok

İlk karşılaştığımızda, arkadaş olmayı önermiştim ona,
ben bir suç ortağı arıyorum, dedi bana hiç duraksamadan.
O pazar at yarışlarına gittik birlikte, ceketimizi,
gömleğimizi sattığımız oldu çifte bahis oynarken.
Ben sık sık âşık oluyor, o evlenip boşanıyordu.
O savaş alanlarında değil, yatak odalarında kazanılan
zaferlere inanırdı, ben daha çok yenilgilere.
Freud’dan çok Jung’u okuyordum o yıllar,
O Tolstoy’un şölenlerini kaçırmazdı, bense
Dostoyevski’nin bekâr odasına sığınırdım sık sık.
Yedek subay olarak askerlik yaptığım yıllarda,
Binbaşımla subay gazinosunda oturmuş
En son ağır top talimnamelerini Türkçeye
çeviriyorduk
Muhafız Alayı’nın arkasındaki topçu
bataryasında.
Mevsim güz, güzel Ankara akşamlarında sivil giyinip
İspanyolca şiirler okuyan sevgilimle buluşuyordum
Kızılay’da.
O bana Machu Picchu’yu, Neruda’yı anlatıyor,
ben onu körfezdeki dalgın suya bakmaya götürüyordum
Gölbaşı’na.
Babası, "sefir-i kebir”miş, − gülerek söylüyordu bunu −
Şili’de, Santiago’da. Birlikte kır çiçekleri topluyorduk bazen
And Dağları’nın yamaçlarında.
Sanki birer oyun kahramanıydık ikimiz de:
Ben mütereddit Hamlet, o korkusuz Miranda.

Korkmayın, Yolculuklara Çıkın  Cevat Çapan     8586
Bütün Gemilerimi Yakıp Bir Gece Yarısı  Ataol Behramoğlu    8586